Diyarbakır’da kuran kursundan çıktıktan sonra kaybolan ve cesedi köyün yakınlarındaki dere yatağında bulunan 8 yaşındaki Narin Güran’la ilgili davada son olarak amca Salim Güran’ın telefonuna ait imaj bilgileri mahkemeye gönderilirken, savcılığın yürüttüğü soruşturmada Narin’in kaybolduğu günden amca Salim Güran’ın aracında Narin’in DNA’sının çıktığı güne kadar aile bireylerinin mağdur-müşteki sıfatıyla ifadelerinin alındığı ortaya çıktı. Araçtaki DNA’dan sonra müşteki olarak ifadesi alınan aile bireylerinin bu kez şüpheli sıfatıyla sorgulandıkları ancak geçen 12 günlük süre zarfında delillerin yok edildiği belirlendi.
Narin Güran cinayetiyle ilgili tüm eksiklikler 26 Aralık gününe kadar mahkeme tarafından yerine getiriliyor. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmada delillerin toplanamamış olması, yine dava dosyasındaki birçok eksiklikler 8. Ağır Ceza Mahkemesi heyetince alınan ara kararlarla giderilmeye çalışılıyor.
EKSİKLER GİDERİLİRSE ESAS HAKKINDA MÜTAALA SUNULACAK
Duruşma öncesi bu eksikliklerin giderilmesi halinde savcı esas hakkındaki mütalaasını sunacak. Mahkemenin aldığı ara kararlar gereği, amca Salim Güran’ın kullandığı cep telefonuna ait imaj kaydı İl Jandarma Komutanlığınca mahkemenin dava dosyasına gönderildi. Telefonun imaj kaydında amca Salim’in işçisi Ramazan Atasoy ile yaptığı Kürtçe konuşmaların da yer aldığı görüldü. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un sıklıkla dile getirdiği daraltılmış baz çakışmasıyla ilgili bilirkişi raporunun da kurumsal bir niteliği olmadığı, emekli polis memurlarına yaptırılan bir rapor olduğu ve teknik olarak bilimsel hiçbir veriye dayanmadığı ortaya çıktı.
DARALTILMIŞ HTS RAPORU BİLİMSELLİKTEN UZAK
Köyde tek bir baz istasyonu olması nedeniyle tüm köyün aynı bazdan sinyal aldığı için kırsal bölge olması nedeniyle daraltılmış HTS kaydı ve baz çakışması gibi bir durumun bilimsel ve günümüz teknolojisinde mümkün olmadığı bildirildi. Cinayet için en güçlü delil olarak gösterilen daraltılmış HTS kayıtlarına göre cinayet günü ve saatinde Narin’in annesi Yüksel, amcası Salim, ağabeyi Enes ile Nevzat Bahtiyar’ın Narin’in evinde bir arada oldukları ileri sürülmüştü. Ancak bunların üçünün de aynı aileden olması nedeniyle bir arada olmalarının hayatın olağan akışıyla uygun olduğu için bu raporun kendi başına hükme esas alınamayacağı ifade ediliyor.
Delilerin savcılık aşamasındayken toplanamamış olması ve soruşturmanın sağlıklı yürütülememesi nedeniyle mahkemenin savcılığın yapması gereken işlemleri yerine getirmesi faillerin tespitini de zorlaştırdı.
“MAHKEME DELİL TOPLAMAZ ÖNÜNE KONULAN DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİNİ YAPAR”
Halen yüksek yargıda kürsüde görev yapan bir ceza hukukçusu SÖZCÜ’ye yaptığı değerlendirmede, “Mahkemenin işi delil toplamak değil, önüne konulan dosyadaki delilleri değerlendirmektir. Elbette burada savcılıkça deliller titizlikle toplanmış olsaydı somut verilerle mahkeme bugün ara kararlarla savcılığın yapması gereken işlemleri yerine getirmemiş olacaktı. Yani mahkeme önüne gelen delilleri değerlendirip somut bulgular varsa mahkumiyet hükmü verir, deliler zayıf ve hükme esas alınacak derecede olmayıp soyut ve mesnetsiz iddialardan ibaretse de beraat kararı verir.” dedi.
Ceza hukukçusu şu ifadeleri kullandı:
-Ceza yargılaması usulü de böyledir. Ancak burada düğme baştan yanlış bağlandığı için sonuna kadar yanlışlıklar silsilesi olmuş. Çünkü 21 Ağustos’ta Narin’in kaybolduğu günden amcasının aracındaki DNA örneğinin çıkıp 2 Eylül’de tutuklandığı güne kadar geçen bu süre zarfında aile bireyleri cinayet şüphelisi olarak sorgulanmamış.
-Kimse aileden şüphelenmediği için aile el birliğiyle delilleri karartmış. Amcanın aracındaki DNA örneğinden sonra aile şüpheli yapılmış ancak bu da uzun zaman geçtiği için delillerin sağlıklı toplanamamasına yol açmış. Çünkü kız ilk 12 gün boyunca bir cinayet, kaçırılıp öldürülme saikiyle değil kayıp bir kız çocuğu olarak aranmış ve aranırken de ailesinin ifadesi müşteki sıfatıyla alınmış. H
-Hal böyle olunca da, mahkeme bugün önüne gelen delilleri değerlendirmesi gerekirken, savcılığın eksikliklerini ikmal etmeye çalışıyor.