MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, PKK’nın başı Abdullah Öcalan’ın, örgütü lağvetmesi, silahları gömmesi karşılığında ‘Umut Hakkı’ndan yararlanabileceğini söylemişti. Geçmişte PKK’ya ve siyasi uzantısı olan partiye karşı en sert sözleri kullanan Bahçeli’nin bu değişimi farklı yorumlanıyor.
AKP’nin kurucularından eski Adalet Bakanı ve eski TBMM Başkanı olan Cemil Çiçek, şu an Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi. Çiçek “Çözüm noktasında, sayın Bahçeli’nin açıklamaları önemli mesajlar içeriyor. Çok iyi değerlendirilmeli” dedi.
1980 darbesi öncesi ülkemizde sağ-sol terörünün yaşandığını, 1980 sonrası ‘etnik terörün’ devreye girdiğini anlatan Cemil Çiçek, bunun hazırlıklarının 1980 öncesi yapıldığını, PKK’nın kuruluşunun da 1980 öncesine dayandığını, silahlı eylemlerin başlangıcının 1984’de Eruh ve Şemdinli baskınları olduğunu ifade etti. Çiçek terörün dününü de anlattı:
YETERLİ KURUM YOK
“Terörün Türkiye’ye maliyeti için 200 milyar dolardan başladık. Bir milyar dolara kadar çıktık. Burada bir belirsizlik var. Terör tecrübesi bir insanlık tecrübesidir. Terörle mücadele eden ülkelerde ne oluyor ne bitiyor ne tedbirler alıyor tarzında geniş kapsamlı bilgiye sahip yeteri kadar kurumumuz yok. Başka ülkeler, terörle mücadelede ne yaptılarsa, hangi müzakerelerden, safhalardan geçerek, önceliklerinin ne olduğuna bakılmalı. Hemen müzakere masasına mı oturdular yoksa ‘Önce silahları bırakın gelin ondan sonra mı konuşalım’ dediler. Eş zamanlı bir şey mi yaptılar, bunlara bakmak gerekir.”
8 DEFA PİŞMANLIK YASASI ÇIKTI
PKK’nın, bir dönem Sri Lanka’da bulunan Tamil gerillalarıyla işbirliği içinde olduğunu anlatan Çiçek, “Terör örgütleri arasında iş birliği kadar, siyasi partilerimiz arasında bile o kadar yoğun bir işbirliği yok” dedi ve şu örneği verdi:
“Katalan bölgesindeki gelişmelerle PKK ilgileniyordu. Bir ara Katalan formülünü Diyarbakır’da gündeme getirip, Katalan bayraklarıyla gezmeler oldu. Ama Katalanlar ne yaptı ne etti, nasıl yaptı doğru dürüst bir bilgi yok.
Devlet zaman içerisinde teröristlerle mücadele noktasında kamuoyunun ‘Pişmanlık Yasası’ dediği düzenleme yaptı. Bunun ilki ANAP döneminde, sonra da şu an mecliste olan önde gelen partilerin ve ya önceki partilerin hepsinin altında imzası olan 8 defa pişmanlık yasası çıkardı. Ya pişmanlık yasasını sil baştan yeniden çıkardı ve ya süresini uzattı, ‘isterse hükümet uzatabilir’ denildi, uzatıldı.
Bunun yapılma nedeni örgüte katılımı engellemek, terör örgütüne katıldıysa daha onu işin başlangıcında caydırıp tekrar hayata kazandırmak, bunların ailelerini devletin yanına çekebilmek için yapılmış şeylerdi. Şimdi bu her defasında problem olduğu için ki en son bu yasanın çıkarılmasında benim imzam var. Bizim hükümet programımızda böyle bir yasa çıkarma, seçim vaadi yoktu. Ancak Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) bu konu gündeme geldi.”
TÜRKİYE İÇİN KARAR YOK
Bahçeli’nin gündeme getirdiği konu ise ‘Umut Hakkı’ kavramı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu konuda İngiltere ve Litvanya ile ilgili iki ayrı kararı var. AİHM’nin Türkiye ile ilgili bir kararı bulunmuyor. Dün bu köşede ayrıntılı olarak yazmıştım. Öcalan’ın, ‘Umut Hakkı’ndan yararlanmak için bir başvurusu da yok.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti bugüne kadar terörle mücadelede itirafları, pişmanlığı, etkin pişmanlığı cezada indirim sebebi saymış. Bu suçlara iştirak etmiş olanlara bir imkan daha tanıyor. Terörle mücadelede infaz hukukunda bazı kolaylıkları Devlet uyguluyor. 58-59.hükümet döneminde çıkan Ceza Kanunu ve Ceza İnfaz Kanununda hüküm kesinleşinceye kadar kısmında infaz kolaylığı var.
BEKLEYİP GÖRELİM
Bu süreçte kimse 8 kez uygulanan Pişmanlık Yasası’ndan, Ceza Kanunundaki 221.maddeden söz etmedi. Bakalım, Öcalan ne diyecek. Bekleyelim, görelim.
Baktık olmuyor, itirafçılık getirdik
Cemil Çiçek’in Adalet Bakanlığı günleri. Yozgatlı olan Cemil Çiçek, ‘teröristleri affediyor’ diye memleketinde kıyamet kopacağını biliyor. O günlerde siyasi literatüre soktuğu bir kavram oldu. Çiçek şöyle anlattı:
“O kavram, ‘Bu konu, devlet ihtiyacı olarak gündemimize geldi, benim ihtiyacım olarak değil AK Parti’nin değil, sizin değil. Türkiye Cumhuriyeti terörle uğraşıyor. Devletin de ihtiyacı var böyle bir yasaya. MGK’nın tavsiye kararıdır.
Biz bunu çıkardık. Sonra baktık ki bu her defasında böyle özel yasa çıkararak olmuyor, ceza kanununa 221.maddeyi getirdik.
Yani; ‘Örgüte bir şekilde katılmış, dağa çıkartılmış olanlar eğer tahkikatın değişik safhalarında, hüküm verilinceye kadar itirafta bulunursa, örgütün eylemlerinin ortaya çıkarılmasında desteği olursa cezalarında indirim yapılabilir’ diye. Bundan şimdi bir kısım FETÖ’cülerden de, PKK’lılardan yararlananlar var.”
Derinlemesine hesap yapılmalı
Devlet Bahçeli ile en ufak bir alakasının olmadığını belirten Çiçek, Bahçeli’nin açıklamaları için şu yorumu yaptı:
“Bahçeli’nin açıklamalarını çözüm noktasında önemli bir mesaj olarak görüyorum. Bu işin önünü, arkasını derli toplu bir değerlendirmek yerine ‘Vay efendim bir ay evvel böyle diyordun, ip atıyordun, DEM’li milletvekillerinin maaşları kesilsin, milletvekilliği düşürülsün, kapatılsın, diyordun şimdi ne söylüyorsun?’ deniliyor.
Bahçeli’ye sempati ve antipati noktasından bakarak değerlendirmek yerine Türkiye’nin gerçekleri bu sorunun derinliğini hesaba katarak değerlendirme yapmak lazım.”
Dar açıdan bakmak teröre destek olur
Bir ay evvel adamları kapattırıyordun içeri tıkıyordun şimdi ‘Gelsin mecliste DEM grubunda konuşsun, DEM’liler gitsin görüşsün’ diyorsun.
Niye, çünkü bir ay evvel farklı söylemiş, bunun üzerinden politika yapılıyor. Ayaküstü değerlendirilecek bir konu değil. Önüne, sonuna iyice bakmak lazım. Cumhur İttifakı’ndan yana olanlar sus pus oldu, fazla bir şey demedi, karşı tarafta olanlar da bunun üzerinden, aynı 1980 öncesinde olduğu gibi partiler arası çekişme konusu yaptı. Meseleye böyle dar açıdan bakarsak, teröre büyük destek sağlanmış olur.”
‘Umut hakkı’ yeni bir evre
“Bizim hukukumuzda hüküm kesinleştikten sonra tövbe etmenin, itirafta bulunmanın bir anlamı yok. Ceza indirimi, ceza kolaylığı getirmez. Eğer ağırlaştırılmış hapis yoksa zaten şartlı salıvermeden falan istifade ettiler, ediyorlar.
Şimdi sayın Bahçeli diyor ki, ‘Gel örgütünü dağıt, artık örgüte gerek yok de. Doğrudan pişmanlığını ifade et. O takdirde ‘Umut hakkından’ istifade edebilirsin. Demek istiyor ki ‘Bu şartları yerine getir, senin konumunu yeni baştan düşüneyim.’
Bu elbette bir siyasi vaattir. Kürt kökenli vatandaşlarımıza demek istiyoruz ki: ‘Arkadaş bu işi gündemden çıkartıyorum. Bak kabulü en zor şeyi bile bile gündeme alıyorum. Eğer Türkiye’nin birliği, bütünlüğü sağlanacaksa bir olumlu atmosfer meydana gelecekse Diyarbakır’daki, Bingöl’deki, Bitlis’deki, İstanbul’daki kardeşim bak ben sonlandırmak istiyorum.
Suriye’de sizin üzerinize bir oyun oynanıyor. Amerika, İsrail, İngiltere, Almanya oynuyor. Bu örgütün arkasında 28 tane doğrudan, dolaylı katkı sağlayan devlet var. Aynı ittifakta olduklarımız var, aynı kıbleye yöneldiğimiz Müslüman ülkeler de var.”